Mancınık Savaşı
Avustralya’nın Melbourne kentine, hükümet tarafından 1000 asker gönderilir. İnsanlığın başedemediği hastalıkla askeri mücadeleye karar verilir. Bin asker giyinir kuşanır, kasaturasını beline sokar. Araçlara binilir yola çıkılır.
Yolda “Tanrı bizi kutsasın, İsa Meryem Aşkına” diye ilahiler söylenir. Şehre girişte herhangi bir dirençle karşılaşmazlar. Zira hastalık evrim geçirmiş, zeki bir forma bürünmüştür. İç kısımlarda kurduğu bubi tuzaklarıyla pusuya yatmış, bekliyordur.
Minnacık mikrop nasıl tuzak kurar demeyin, konakçısının beynine yerleşip, onları robotlaştırarak, istediğini yaptırmaktadır. Bu melun mikrop, şehirde ortalıkta dolanan ve “bize bişe olmaz aga” diye maskesiz gezen herkesi esir almıştır. Sadece kilisedeki ayinlere bir şey yapamamaktadır. Onları dualar ve kutsal su korumaktadır. Kutsal suyun içine bir miktar sirke katarak işi garantiye almışlardır. Küçük çocukları marul yıkar gibi suya batırıp çıkarırlar ve BİNGO.
Askerler temkinlidir. Birliklere bölünüp, sokaklara dağılırlar. Sokağın ortasına gelen askerlere yukarıdan içi mikroplu su dolu balonlar atılır. Patlayan balonlardan akan su, askerlerin eline yüzüne bulanarak, hepsini enfekte eder. İlk 6 saat belirti vermez.
Üçüncü günün sonunda komutan herkesi toplar. Birlikte sadece 300 spartalı asker kalmıştır. Silah taşımayı reddeden bu askerlere kılıç verilir. Bir elinde kılıç, bir elinde ateşölçer makinelerle yeniden taarruza geçerler.
Önceden yapılan hazırlıklarda, el bombası yuvalarına kolonya şişeleri doldurulur. Makineli tüfeklerin mermi yatağına da hacı yağı şişelerinde saf alkol yerleştirilir. 4. günün sabahı taarruz emri verilir. Askerler Melbourne meydanından sahile doğru enfekteli isyancıları kovalar.
Sahile gelindiğinde manzara korkunçtur. 10 milyon Covidli meczup sahili kuşatır. Çember giderek daralır. Komutan 300 askerle destan yazmak zorundadır. Sahildeki barakaları söküp, mancınık inşa etmelerini emreder. 1 saat içinde bir düzine mancınık hazırdır.
Komutan askerleri toplayıp, müthiş bir konuşma yapar. Çünkü kariyer planında general olmak olduğundan, konuşma seminerlerine katılmıştır. This is Melbourne ulaaan diye konuşmayı bitirirken, askerler savaş çığlıkları atmaya başlar. İlk olarak komutan mancınığa biner ve “ateş” der. Rotayı hesaplamayı unuttuklarından, komutan denize düşer ve dalgalar onu sürükler. Başsız kalan ordu ilk şaşkınlığı atlatırken, Covidli saldırganlar çekirdek çitleyerek olanları izlemektedir.
Aralarından en cesur olanı “Cesur Yürek” lakaplı sarışın, zebellah gibi olan asker öne çıkar ve ölmek var dönmek yok, diyerek mancınığa biner ve “Ateş” der. Havada bir kaç estetik takla attıktan sonra, kollarını açarak, rüzgarı altına alır ve yaklaşık 500 metre boyunca uçarak, Covidli hastaların ortasına bomba gibi düşer. Onu gören diğer askerler de sırayla mancınığa binip, havadan taarruza başlar. Havadayken kolonya şişelerini fırlatarak, yüzlercesini telef ederler. Bir kaç tanesi malesef yakınlarda bulunan otelin damına düşerek oracıkta can verir.
Bin askerden geriye 10 kişi kalmıştır ama hastalığı da yenmeyi başarmışlardır. Karargaha döndüklerinde törenle karşılanırlar ve madalya takılır. Bu olay tarihe “Mancınık Savaşı” olarak geçer.
Bu hikaye aşağıdaki haberden esinlenerek yazılmıştır:
Fasulye Doktoru
İletişim için:
Yazar: fasulyedoktorum@gmail.com
Editör: editor@objedergi.com