Serbest YazılarUmut Nisanoğlu - Sokak ÇocuğuYAZARLAR

Ve Sizlerle ‘Bulaşmamı’ Saglayan

Ve

Sizlerle bulaşmamı saglayan Obje Dergisi Ailesi’ne yayın hayatında başarılar diliyorum.Evet doğru okudunuz bulaşmamı. Zira, şu ara alıştığımızın aksine, faydalı bir virüs gibi hayatlarınıza bulaşıp, orada kalasım var.

Hazırlık aşamasında sordular bana, “Adınızın yanına sıfat olarak ne yazalım?”. Cevabım netti, “ Sokak Çocuğu yazın lütfen” .

Zaman içerisinde yazılarımdan beni tanır hatta bir de seversiniz diye umuyorum. Denişik bir sokak çocuğu misafir edeceksiniz her hafta. Köşemde yalnızca bir kahve arkadaşlığı kadar sizlerle birlikte olmaya çalışacağım ve kahve yanındaki o minik çikolata parçası kadar bir tat bırakabilirsem dimağınızda mutlu olacağım.

Başlayalım mı o zaman?

İhtiyacımız kadar nefes alabiliyorsak eğer hiçbir şey için geç değilir!

Su, yemek, nefes ve devri daim dönen kocaman bir çark .Hani her birimizin popolarına vurulduğunda ciğerimizin açılması için avaz avaz bağırırken başladığımız hayat. Biz ağlarken ebeveynlerin güldüğü ironik başlangıç.

Ölüm? Bir tohum olarak anne karnına düştüğümüzde mi belirlenmişti acaba o da? Hayat, yaşam, ömür dediğimiz iki an arası mıydı sadece? Tek defalık mıydı?

Hangimiz sorgulamadık, dünyaya geliş amacımızı, getiriliş nedenimizi peki? Ebeveynlerimizin sevgisini hatta?

Önemi var mı peki bunların? Dünyaya geldin mi? Geldin yani, görevin artık sadece yaşamak! O ilk andan son ana kadar hem de. Süresini bilmeden, başını sonunu görmeden sadece yaşamak. Ama nasıl?

Şimdi yaşınız ne olursa olsun bu sürecin kısıtlı ve limitli olduğunu olduğunu idrak ettiğinizi düşünerek, sizlere müsaadenizle bir kaç soru soru soracağım.

-Siz bu yaşama işinin neresindesiniz? Başında mı? Ortasında mı ? Sonunda mı?

-Ya tabiat ana?Ne kadar seviyorsunuz onu?

-Ne kadar insan sevginiz var?

-Öfke kontrolünüz var mı? Kimyanızı bozmadan, öfkesiz, stressiz, inişsiz, çıkışsız ve kaba bir tabirle ayranınızı çalkalamadan stabil yaşayabiliyor musunuz?

-Hayatınız izleyerek mi, yaşayarak mı geçiyor?

-Anlatacak hikayeler biriktirdiniz mi? Peki ya anlatacak insanlar?

-Delice sevdiniz mi, sevilmeye izin verdiniz mi?

-En son ne zaman bir varlığı karşılıksız mutlu edip bunun huzurunu yaşadınız?

Bu soruların cevabını ararken kendinizin yargıcı olmayın olur mu. Ne kendinizi , ne de bir başka varlığı yargılamaya çalışmayın.

Görevimizi, yani yaşamayı anlamlandırmak farkındalıktan geçiyor çünkü yargılamaktan değil. Olan her şeyi, olduğu gibi kabullenmek ve bunun farkındalığıyla yaşanan her hayat daha anlamlı hale getirecektir.

Farkında olarak nefes almak, gören gözlerle bakmak, duymak değil dinlemek sadece dinlemek değil sorgulamak, yerinmeden yetinmek, yetinmeden aramak. Bulmak, bulduğunu anlamak, bulduğunun değerini bilmek. Yapamam ya da biliyorum ama yapamıyorum der gibi gözleriniz.

Dedim ya, ihtiyacımız kadar nefes alabiliyorsak eğer hiçbir şey için geç değilir!

Değişim ve farkındalık insanın kendisinden başlar! Başlıyoruz o halde.

Saygı ve sevgilerimle

Umut NİSANOĞLU- Sokak Çocuğu

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu
Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Yayınımıza devam edebilmek adına bizi desteklemek için reklamlara izin verin lütfen :)