Harun DağlıPsikolojiYAŞAM

Hikayeler ve Empati Kurma Toplumu Ayakta Tutar

Bir düşünün, kendinizi bir çölde buluyorsunuz, hava aşırı derecede sıcak, dudaklarınız kuruluktan çatlamış, diliniz bant gibi yapışkan. Yürüyecek ve direnecek takatınız kalmamış haldesiniz.

Tam bu sırada, ileride suya çarpan güneşin yansımasını görüyorsunuz. Eğer bu beyninizin size oynadığı bir oyun değilse, kurtuluşunuz olabilir; umutla kalbiniz hızla atmaya başlıyor. Vücudunuzda kalan enerjinin son damlasını da kadar kullanıp, son bir çabayla, hızla o yöne koşmaya başlıyorsunuz.

Evet, evet gördüğünüz şey gerçek; SU!

Hemen ellerinizi birleştirip, avuçlarınızı büyük bir su kabı haline getirip, mideniz ağrıyıncaya kadar, içebildiğiniz kadar su içiyorsunuz. Bu da yetmiyor yüzünüze, başınıza ve saçlarınıza avuç avuç su bocalayıp, kendinize gelmeye ve serinlemeye çalışıyorsunuz.

Fakat hayattaki her iyi şey gibi, bu müthiş huzur da fazla sürmüyor.

Suya doymuş halinizle kendinize geldiğinizde, biraz uzağınızda güneşin altında küçük ve kırmızı bir gölgenin farkına varıyorsunuz; bu bir çocuk!

Çocuk, sizi ağırlaşmış göz kapaklarının altından izleyerek yerde yatıyor; camsı gözleri, susuzluktan zayıflamış uzuvları, yanan cildi ve kavrulmuş dudakları ile bu çocuk belli ki sıcak şokuna girmiş durumda.

Vakit kaybetmeden su şişelerini çabucak dolduruyor ve koşmaya başlıyorsunuz.

Ama koştuğun, senin yardımını çaresizlikle bekleyerek izleyen o çocuk değil,

Biraz daha uzaktaki birkaç ağacın oluşturduğu seni bekleyen serin ve koruyucu gölge!

Ağaçlar gölgeleriyle rahatlama sağlar.

Çocuğun en çok ihtiyaç duyduğu şey gölge ve su, ama bu senin için hiç önemli değil.

Senin için en önemli şey, o çocuğun durumunda olmaman ve onun susuzluğunun senin problemin olmaması…!

Empatinin Önemi

Toplumca karşılaştığımız sorunlara ve her acıya, bu hikayedeki gibi “bana ne, benim problemim değil” diyerek, yani omuz silkerek yanıt vermemiz durumunda dünyanın nasıl bir yer olabileceğini hiç düşündünüz mü? Düşünmediyseniz de şöyle bir çevrenize bakin, eğer o tip insanlardan değilseniz, sayılarının fazlalığını görünce şoka girebilirsiniz!

Empati kurma veya başka bir kişinin acısını içimizde hissederek yardım etme iç güdüsü, insan olmanın ve sağlıklı toplumun işleyişinin en önemli parçasıdır. Eğer empati kurma yeteneğimiz olmasaydı, başkalarına yardım etmek için harekete geçme ve el uzatma olasılığımız hiç olmazdı.

Duygular önemlidir, çünkü bizi motive ederler. Bir şeyin önemli olduğunu bilmek yararlıdır, ancak aynı bilgiyi hissetmekle kıyaslanamaz.

Empati kurma yeteneğimiz bize sadece bir çocuğun susadığını ve acılar içinde kıvrandığını görmemizi sağlamaz, aynı zamanda içgüdüsel olarak o çocuğa yardım etme ve su vermek için güçlü bir arzu hissetmemize neden olur.

Yani, hayali hikayedeki bu çocuğa yardım etmemek ya da edememek, ortalama bir kişinin sessiz kalıp, kaldırabileceği bir durum değildir.

“Savaşlar imparatorlukları inşa etmenize yarar, ama insanlığın ya da imparatorlukların uzun süreler ayakta kalmalarının yegâne nedeni; insanlarına adaletli davranması, kendisinden olmayanlara da sevgi ve empati kurabilme yeteneğidir” sözünü hiç duydunuz mu?

Yıkılan ve yok olan devlet ve imparatorlukların hepsinin tarihine bakın; hepsinde önce adalet gider, ardından bizler onlar ile başlayan sevgisizlik yayılır ve sonunda ihtiyaç sahibi de olsa sizden olmayan insanlarla empati kuramayıp, onları yok saymayla toplumsal barış kaybolup, bu devletler çürüyerek içten çökerler.

Empati, insanların ve toplumun iyi işlev görmesinde büyük bir rol oynar. Empati duygusunu geliştirebilen toplumlar; adalet, eşitlik, birbirine saygı ve sevgiyi ön plana çıkartacakları için daha güçlü ve sağlıklı olurlar. Bu nedenle, empati ve onu besleyen şeyler her zaman önemli olmuştur ve olacaktır.

Tarihin başından beri de hikayeler empatiyi aşılayan ve geliştiren en önemli araçlar olmuştur. Çünkü hepimiz hikayelerle büyürüz ve hikayeler dünyaya, çevremize ve kendimize bakışımızı şekillendirir, bizim yetiştiğimiz çevre ve şartlar dışında olanların hikayelerini duyar, onlara yardım edebilme (toplumsal dayanışma) iç güdüsüyle, sağlıklı toplumların oluşmasında her birimiz bir görev üstleniriz.

Bu bazen aktif olarak bir şeyler yapma ile olabileceği gibi, bazen yanlışa toplumsal tepki gösterip yönetenleri uyarma ve yönlendirme ile ve en önemlisi kanun koyucu ve yürütücülerin kendi keyif ve çıkarlarına göre değil, toplumun beklentilerine göre hareket etmesi sağlanır.

Kendini gelişmiş sayan hiçbir toplum, bir kişi tarafından yok edilemez ya da kurtarılamaz; kim olursa olsun bireylerin en önemli görevi, süreli olarak kendilerine verilen yetkileri toplum yararı için kullanıp, toplum mekaniğinin etkili şekilde çalışmasına yardımcı olmaktır.

Bozulan ve çöken toplumların hepsinin başlangıcı, yukarıda anlattığım hikâyeye benzer bencil ve duygusuz hikayelerin çoğalması ve rağbet görüp yönetenler tarafından topluma dayatılması ile olmuştur.

Bunu bir kansere benzetirsek, toplumun dokusuna işleyen, sevgi ve empati duygusunu öldüren bu zihniyet ile yapılacak mücadele, onların dilini kullanmak değildir.

Çözüm, bu hastalıklı yapının en büyük panzehiri olan iyiye, doğruya, adalete ve eşitliğe olumlu vurgular yapan pozitif hikayeler üretmek ve hayatın her alanında kendimizi hikayelerle ifade etmektir.

Sizden olamayana empatiyi ve sevgiyi yüceltecek hikayeleriniz bol olsun.

Harun DAĞLI

Yazar: contact@speak2impress.com

Editör: editor@objedergi.com

Yazarın Web Sitesi: www.speak2impress.com

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu