Doğadan Ruhumuza Uzanan Rota
Mademki topraktan geldik, nedendir bu topraktan kaçışımız? Bir cihazın fişini çeker gibi, insanı da doğadan ayırırsanız geriye kalan şey boş, işe yaramaz ve zamanla çürüyecek bir yapı olacaktır. İnsanların beton yığınları arasına sıkıştırılmış bir akvaryumun yanındaki üç beş saksı çiçeğini sulayarak avutulduğu; ormanlardan, denizlerden, dağlardan ve mevsimlerden bihaber yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Artık doğaya ulaşmak eskisi kadar da kolay değil maalesef. Tam da bu noktada size rehberlik edecek, yol gösterecek bir şeyler arıyorsanız, şu anda doğru satırlarda geziniyor gözleriniz.
Doğada her yaştan insanın öğreneceği çok şey vardır, mesela; çocukların engebeli arazide yürümeleri, beynin sürekli uyarılmasını sağlar, bu da onların ilerde çevresine karşı duyarlı olmasında, dikkat ve odaklanmanın gelişmesinde, üstelik eklem yapılarının gelişmesinde büyük ölçüde katkısı vardır. Başka bir yönüyle ele alacak olursak doğada bulunan insanlar, ekip duygusunu, “ben” değil de “biz” olgusunu, daha iyi kavrıyor. İnsan ilişkilerinde daha samimi olabiliyorlar. Paylaşmayı, korumayı ve merhameti doğal ortamda bulundukça daha iyi anlıyoruz.
Attığımız her adımda farklı bir güzellikle karşılaşıyoruz. Farzı misal; evimizde bir örümcek görsek, hemen onu uzaklaştırmanın bir yolunu ararız. Fakat, aynı örümceği doğada, kendi evinde gördüğümüz zaman bize çok şirin gelebiliyor. Dağcılık hayatımda hep kullandığım bir söz vardır; “Güneş en güzel dağlara batar, en güzel yemeği dağcılar yer.” Evet, dağda yediğiniz konservelerin tadını hiçbir lüks lokantada alamazsınız.
Doğanın yolculuğu çok başkadır. Aslında içimize olan bir yolculuktur o. Uzun bir yolculuğa çıkıyorsunuz, 3 saat yürüyorsunuz, tam bittim dediğiniz yerde, bir taşın üzerine oturup, yanı başınızda akan suyun sesini dinlemek sizi eskisinden daha da güçlü yapıyor. Dağcılık faaliyetlerinde bunu daha iyi anladım. ADOST (Adana Doğa Sporları Topluluğu) ekibiyle birlikte Aladağlar’da, Cımbar Vadisinde, sırtımızda 36 kiloluk çantalarla 8,5 saat yürümüştük. Artık ayaklarımız basmazken, dizlerimiz tutmazken, sonunda hedeflediğimiz yere varabilmiştik. Vardığımız yerde bizi karşılayan manzara hepimizi anında dinlendirmişti. Esen rüzgarla salınan birbirinden renkli otlar, kokusu ciğerlerimize bahar getiren birbirinden güzel çiçekler ve yolculuğumuz boyunca bize şarkılarıyla eşlik eden gözcülerimiz kuşlar…
Kampınızı kuruyorsunuz, yemeğinizi hazırlıyorsunuz, yemekten sonra hoş sohbetler eşliğinde çayınızı yudumluyorsunuz. Laf lafı açıyor, birbirinden güzel dostluklar kazanıyorsunuz. Belki bir parça ekmeğiniz kalmış fakat, onu beş kişi bölüşüyorsunuz. İnanın bana bir fırın ekmek yeseniz o kadar doyurucu olmaz. Çünkü doğada kazandığınız dostlarınızla paylaştığınız her şey çoğalır.
Önceden de belirttiğim gibi; bu güzel yolculuklarda ben de olmak istiyorum, ben de doğaya çıkıp kendimi bulmak istiyorum diyorsanız, ADOST ekibiyle görüşmenizi kesinlikle tavsiye ederim. ADOST, doğada bulduğu ayak izlerini takip ederek, üstüne kendi izlerini de katarak, arkasından gelenlere daha iyi izler açan bir topluluktur. Doğru ayak izlerinde yürürseniz, asla kaybolmazsınız. Sevgi ve saygılarımla…
Atıf Yılmaz
İletişim:
📧 adostadana@gmail.com
☎️ Timuçin Batmazer 0532 363 7712
(İnstagram hesabı) @01adost
Editör: objedergi@gmail.com