Hikâye Anlatımı İçin Kullanabileceğiniz 5 Araç
İş bağlamında anlatılan sözlü hikayeler, tüm hikâye anlatma türleri içinde benzersiz bir kategori oluşturur. İş hayatında kullanılan hikayeleri televizyon haberciliği ile performans sanatçılarının sunduğu hikayelerin arasında bir yere yerleştirebiliriz. Bu hikayeler kısa, öz, diyalog şeklinde sunulduğunda ve konuşulan konuyla alakalı bir noktaya değindikleri takdirde işe yarıyor.
Bununla birlikte, iş hikayelerinin diğer tüm sözlü hikâye türleriyle ortak bir yönü vardır; uygun bir şekilde söylenirse, izleyicilerle duygusal olarak bağlantı kurma ve bunun sonucunda uzun vadede hatırlanma şansları çok yüksektir.
Şimdi bunun üzerinde düşünelim, herhangi bir sunum ve konuşmanın sonunda hangisi daha hatırda kalıcıdır;
- Madde madde (bullet-point seklinde) sıralanmış bilgiler mi? Yoksa
- İş hayatınızda problem yaşadığınız konularla ilgili bilgilendirici ve ilginç bir hikâye mi?
Sanırım hepiniz ikinci şıkkı seçtiniz. İşte bu nedenle, sözlü iş hikayesi anlatımı, insanların bilgilerinizle ilgilenmesine ihtiyaç duyduğunuzda işin zor kısmını sizin adınıza onları sıkmadan yapabilir.
İşle ilgili öykü anlatımının temellerini öğrenmek istiyorsanız, iş öykü anlatımı eğitiminde uzmanlaşmış kendi şirketim olan Speak2Impress (www.speak2impress.com, www.harundagli.com) gibi şirketler de dahil olmak üzere bu alanda yazılmış oldukça yararlı kitap ve eğitim videoları mevcut.
Reklamı burada kesip, eğitimli bir iş hikayesi anlatıcısı olsanız da olmasanız da iş hayatında yeteneklerinizi geliştirecek, kullanımı basit, beş aracı sizlerle paylaşmak isterim.
Açıklamalarınız da Metafor (Mecaz) Kullanın
Aslında, her birinin farklı özellikleri ve kullanım alanı olsa da aynı kategori içerisinde kullanılabilecek üç araç var bu bölümde;
- Mecaz (Metaphor)
- Benzetmeler (Analogies)
- Benzerlikler (Similes)
Her birinin kendine özgü yapıları var, ancak bu üç konuşma biçimi de aynı amaca sahiptir. Hepsi, bilinen bir referans çerçevesinde yeni bilgiler sağlar. Bu nedenle, düz tanımlardan daha fazla katılımı teşvik eden zihinsel resimler yaratırlar.
Şimdi, bunlarla ilgili birer örnek vererek göstermeye çalışayım;
- “Toplantı odası birden yönetim kurulu üyelerinin ağır topçu atışlarıyla ego savaşlarının yaşandığı bir ortama dönüştü”, seklinde kuracağınız bir cümle “Yönetim kurulu üyelerinin hepsi güçlü egoları olan insanlardır” cümlesinden çok daha ilginç ve renkli bir tablo çizmenize yârdim eder.
- “Masası bir tenis kortu kadar büyüktü” biraz abartılı gibi durabilir, ancak dinleyenlerinize “Büyük bir masası vardı” dan daha fazlasını söyleyecektir.
“O Zaman, Şimdi ve Nasıl” Formülüyle Konularınızı Basit ama Etkili Anlatın
Bu formüle “Önce, Şimdi ve Nasıl” formülü de diyebiliriz, Dünya konuşma şampiyonu ve çok beğenilen konuşma koçu Craig Valentine’in geliştirdiği çok kullanışlı bir formül.
Formül şöyle çalışıyor; önce, işlerin nasıl olduğu hakkında konuşmanız gerekiyor. Sonra zaman içerisinde nelerin nasıl değiştiğinden bahsediyorsunuz. Son olarak, değişikliğin nasıl ortaya çıktığını açıklıyorsunuz.
Hemen bir örnekle açıklayayım:
Önce: “Yıllardır yetiştirdiğimiz iş gücünü elimizde tutmayla ilgili problemler yaşadık. Büyük emeklerle yetiştirdiğimiz yetenekli bireyleri, kendilerinden tam verim alamadan rakip firmalara kaptırıyorduk. (Bunun neden olduğu problemler, aksilikler ve hayal kırıklıklarından bahsederek sorunu daha da süsleyerek dinleyenlerin gözünde bu problem, neden ve sonuçlarını gözlerinde canlandırmanız mümkün).
Şimdi: “Bugün gururla söyleyebilirim ki, bu sorunu büyük ölçüde çözdük; işten ayrılma oranlarını 75%’lerden 20%’lere düşürdük. Yani artık çalışanlarımız kendi geleceklerini firmamızda görüp, burada gelişme ve ilerleme imkânlarının dışarıdan daha fazla olduğunu görüyor; bu inanılmaz bir başarı.” (Bunu daha da süsleyebilirsiniz).
Nasıl: “Bu değişim ve dönüşümün arkasında hepimizi yakından ilgilendiren bir sistem var ve ben bugün sizinle bu sistem hakkında konuşmak istiyorum.”
Bu formül, vakıa geçmişlerini sunmak ve yararlarını izleyenlere daha iyi anlatmak ve fikirlerinizi satmak için birçok uygulamaya sahiptir.
Zorlama Şakalar Yerine Mizahi Diyaloglar Kullanın
Çoğu zaman, konuşmacılar şakalar yaparak veya aşırı prova edildiği belli olan tek satırlık anekdotlarla izleyicileri güldürmeye çalışır ve başarısız olurlar. Bunun nedeni, illa seyirciyi güldürmeleri gerektiğini düşünen ve abartılı şekilde uğraşan konuşmacıların itici olması, konudan uzaklaşarak izleyicilerinin dikkatini kaybetmesidir.
Konuşmanıza biraz da mizah eklemek istiyorsanız yapmacık ve aşırı derecede prova edilmiş basma kalıp soğuk şakalar yerine, anlattığınız hikayelerin içinde küçük nüans farkları yaratarak elde edebilirsiniz. Üstelik, hem konunuzun dışına çıkmamış hem de insanların anlattıklarınızı daha iyi anlamalarına da yardımcı olmuş olursunuz.
Daha spesifik olarak, mizahi anlattığınız hikâyenin içinde kullanacağınız diyaloglar içinde bulabilirsiniz. Nasıl mı? Hemen bir örnekle açıklayayım:
“Yıllar önce oldukça sert ve detaycı bir müdürle çalışmıştım. Öyle detaycıydı ki, yaptığım her şeyi yakından izler ve her yaptığımı eleştirirdi. Siz hiç, müdürünüzün devamlı olarak arkadan omuzunuzun üstünden sizi izleyip, yol göstermek yerine, sadece eleştiri yaptığı bir durumla karşılaştınız mı?
Sanırım benim neler hissettiğimi anlayabiliyorsunuzdur. Bir gün yanıma gelip bana,
“Harun, bir gün senin arkandan dolaşıp, yanlışlarını düzeltmeye çalışmayı bırakmayı inan çok arzuluyorum” dedi.
Yüzüne bir iki saniye bakıp, onaylayıcı ve sakin bir tavırla, “Sevgili müdürüm, bu konuda benim tam desteğime sahipsiniz.” dedim.”
Buradaki diyalog örneği, yazı üzerinde ya da söylerken mimiklerinizle tam desteklenmediği sürece büyük bir kahkaha yaratmayabilir. Ancak, hem anlatımı daha kolaydır hem de aynı şeyleri muhtemelen yaşamış insanlarca daha iyi anlaşılır. Böyle bir örnek izleyicileriniz tarafından anlamsız bir şaka ya da nüktedanlıktan daha çok takdir edilecektir.
Her zaman Kullanabileceğiniz bir Hikâye Havuzunuz Olsun
İş hayatında sunumlar veya konuşmalar yaparken, o anda anlattığınız konuyla alakalı bir iş hikayesi hemen aklınıza gelmeyebilir ya da çoğumuz bu hikayeleri bulmada zorlanırız. Bu nedenle, yaşadığınız, duyduğunuz ya da gözlemlediğiniz yararlı ve ders verici hikayeleri, bir günlük gibi elimizin altında tutmak çok önemlidir. Bunun için tüm hikayeleri tamamen yazmanıza da gerek yok aslında; çoğu zaman bir başlık veya bir-iki satırlık özet size, tüm hikâyeyi hatırlamanızda yardımcı olacaktır.
Bu konuda size üç değişik yöntem önerebilirim;
- Kendiniz bir defter ya da Excel üzerinde hikayenizin başlığı, maddeler halinde hikâyenin önemli ayakları ve etiketler oluşturabilirsiniz. Ayni şeyi Word üzerinde endeksleyerek de yapmanız mümkün. Böylece konuşma yapmadan önce etiketler üzerinden arama yaparak konunuza uygun hikayelere ulaşabilirsiniz.
- Evernote adında yararlı bir not defteri var, bunu üzerinde “hikayelerim” adli bir kategori yaratabilir, yine aynı şekilde etiketleyerek daha sonra kolayca arama yapma şansına sahip olabilirsiniz.
- Yine “Day One” adlı bir günlük programı var. Günlük hikayelerinizi kolayca kategorize etmenize ve etiketleyerek aramanıza olanak veriyor. Aynı zamanda belli aralıklarla size “çocukluğunuzun en iyi ya da en kötü anıları nelerdir?” gibi sorular da sorarak, geçmişinizdeki hikayelerinizi hatırlamanıza ve not etmenize yardımcı oluyor.
Her üç yöntemde de daha önce karşılaştığınız eğitici yanı olan problemlerle, yaşadığınız ilginç olaylarla ya da etraftan duyduğunuz inanılmaz hayat hikayelerinden oluşan büyük bir koleksiyon yaratabilirsiniz. Bunları uygun şekilde kaydedip, ileride hafızanızı canlandırmanıza yardımcı olacak birkaç cümle ile etiketlemeniz durumunda, ihtiyaç duyduğunuzda bulmanız çok kolay olacaktır. Hatta aynı konu ile ilgili birçok hikayeniz olduğunu fark edecek, konuşma süreniz, izleyenleriniz ve amacınıza uygun olarak en uygununu seçme şansına sahip olacaksınız.
2 + 2 Formülü ile İzleyenlerinize İnisiyatif Verin
Bu formül Pixar filmlerinde de kullanılan basit bir teknik aslında; sizi izleyen hiç kimse hem soru sorup hem de yanıtının verilmesinden hoşlanmaz, yanıtı kendisinin bulmasına izin vermelisiniz teoremine dayanıyor. Yani izleyicilere 2 + 2’nin 4’e eşit olduğunun söylenmesinin onlara hiçbir yararı yok ve bundan hoşlanmayacaklardır. Çünkü insan olarak bizler bir şeyleri kendimiz çözüyor olmayı çok seviyoruz.
Yani anlattığınız hikâyeyi açıklamaya çalışmayın, bırakın izleyenleriniz kendilerine göre sonuçlar çıkarsınlar. Siz ne kadar açıklama eğilimine girerseniz, insanları sizden o kadar uzaklaştırmış olursunuz.
2 + 2 Formülü gerçekten hikayelerin rakam ve gerçeklerden neden daha ilginç olduğunu bize açıklıyor aslında; insanlar kendilerine sonuçlar dayatılması yerine kendi sonuçlarına kendileri ulaşmak isterler.
Prezantasyon eğitimlerinde hep söylenen bir şey vardır basitçe çevirecek olursak, “Onlara ne söyleyeceğini söyle, sonra onlara söyle ve en son olarak, onlara ne söylediğini söyle” diye açıklanan yaklaşım aslında oldukça yanlış bir yaklaşım. Eğer konuşmanızda hikâye anlatımını kullanıyorsanız onu öyle bir ayarlamalısınız ki, izleyiciniz ana mesajı ve çerçeveyi anlamalı, sonra onlara boya, fırça ve tuval bırakıp, içini kendilerinin doldurmasını sağlamalısınız.
Şimdi sıra sizde, bu 5 aracı kullanarak pratik yapın, sunum ve konuşmalarınızda kullanın. Hikayelerin gücünden yararlanma yeteneğiniz arttıkça, hem izleyenleriniz memnun olacak hem siz farklı bir konuşmacı olarak görüleceksiniz. Bunu şirket olarak kullanmayı yaygınlaştırırsanız, şirketinizin marka değeri artacak ve kendinizi rakiplerinizden farklı bir konuma taşıyacaksınız.
İşletmeler için hikâye anlatma eğitimi hakkında daha fazla bilgi almak için benimle iletişime geçin, size uygulamalı çalışma atölyelerimizle bunu nasıl gerçekleştirebileceğiniz konusunda yardımcı olalım.
Harun Dagli
Yazar: contact@speak2impress.com
Editör: editor@objedergi.com
Yazarın Web Sitesi: www.speak2impress.com