Harun DağlıPsikolojiYAŞAM

Bir Konuşmada Kullanılabilecek En Önemli Kelime Nedir?


Tanıtım yazısı:

Hepimiz topluluk önünde resmi ve gayri resmi konuşmalar yapıyor ya da dinliyoruz. Bunlardan bazıları çok başarılı olurken bazıları istenilen sonuçları maalesef vermiyor.

Bunun en büyük nedenlerinden birisi; konuşmacıların kendilerine yoğunlaşıp esas önemli olanı atlıyor olmalarından kaynaklanıyor. Bir konuşmada kullanılabilecek en önemli kelime nedir biliyor musunuz?

Öğrenmek isterseniz, sizler için örnekleriyle açıklamaya çalıştım.


Hiç hayatınızda bir konuşma dinlerken, konuşmacının,

“Bugün kariyerim boyunca öğrendiğim üç etkili fikri sizinle paylaşmak istiyorum…”

Ya da

“Bugün sizinle tecrübelerimi paylaşmak ve yeni fikirler vermek için buradayım…”

Şeklinde konuşmasına başladığını duydunuz mu?

Egolarını tatmin etmek için böyle başlayanlardansanız, bilmeniz gereken önemli bir şey var; neden burada olduğun ve ne yapmak istediğin kimsenin umurunda değil! Konuşmacı olduğunuzda, izleyici olarak ilgilendiğimiz şey niye geldiğiniz değil, konuşmanızdan bizim ne elde edeceğimizdir.

Bu nedenle, eğer konuşmacıysanız ve kendinizi “Bugün sizinle…” diye başlayan banal bir cümle kurarken yakalarsanız, hemen durun ve cümlenize,

“Önümüzdeki 45 dakikada…”

Ya da

“Bugünün sonunda…”

Şeklinde izleyenlerinizin konuşmanızdan ne alabileceklerini yani sizin onlara olan sözünüzü vermelisiniz, onlarda bunun karşılığı olarak size vakitlerini ve dikkatlerini daha gönüllü olarak verme eğiliminde olurlar.

“İyi güzelde, bunu nasıl yapacağız?” dediğinizi duyar gibiyim; buyurun anlatayım.

Öncelikle unutmayın, bir konuşma yaparken kullanılabilecek en önemli kelime “Sen/Siz” ‘dir.

Bunu bir kenara yazın, konuşma sırasında sizin ne vereceğinizin hiçbir önemi yoktur, seyircinizin ne alacağı önemlidir!

Bu yüzden konuşmada en önemli kelime sensin.

Herhangi bir konuşmayı dinleyen kitlenin beyinlerinde otomatik olarak yerleştirilmiş “O kadar anlattın anlattın ama ne anlatmak istiyorsun? Sadede gel” ve “Bu anlattıklarında benim için ne var? Bana bir faydası var mı?” sorularına sürekli yanıt arayan monitör bulunur. Seyircileriniz bu soruları cevaplamak için hikayenizin veya konuşmanızın sonuna kadar beklemezler, onun için konuşmanız boyunca “Siz odaklı” kontrol noktaları oluşturarak seyircinizi konuşmanızın içine çekmek ve konuşmanızın bir parçası haline getirmek önemlidir.

Nasıl mı? Birkaç örnekle açıklamaya çalışayım;

“Gerçekleri kabul etmek hepimiz için zordur ve canımızı yakar; sizin de böyle bir deneyiminiz varsa lütfen elinizi kaldırın.

Şimdi dürüst olun, banyodaki tartıya defalarca çıkıp, gördüğünüz şok edici gerçeği istemeseniz de kabul etmeye zorlandınız mı? Şimdi inanmayacaksınız ama, birkaç yıl önce yanımda olup bana bakıyor olsaydınız, benim şu halimden çok daha fazlasını görebilirdiniz.”

Verdiğim örnekte “Size odaklı” parçaları yakaladınız mı?

Hikâye benim hakkımda olmasına rağmen neredeyse her cümlenin içerisinde izleyenleri de hikâyeye dahil eden “siz odaklı” parçaları görebilirsiniz. Gelin şöyle listeleyeyim.

  • “Bazen gerçeklerin acıttığını hissediyorsanız, lütfen elinizi kaldırın.”

Bu izleyenlerinizin hikâye sizin hakkınızda olsa bile kendileri hakkında düşünmelerini sağlar.

  • Şimdi dürüst olun. Hiç banyonuzdaki tartıya çıktınız mı?

Bu da “Siz odaklı” bir soru. Yani hikâye benim hikayem ama ben hala onlar hakkında konuşuyorum yani hikayemin içindeler.

  • Şimdi inanmayacaksınız ama birkaç yıl önce yanımda olup bana bakıyor olsaydınız

Fark ettiniz mi, hikâye benim ama siz hep hikâyemin içinde ve bir parçasısınız yani sen sen ve sen!

Bu basit örnekte göstermeye çalıştığım gibi kısa aralıklarla yerleştirdiğim “Siz Odaklı” kelimelerle izleyenlerimi de hikâyeye dahil edebilirim ve ne kadar başarılı olduğumu izleyicilerimin aktif katilimi ve başlarını salladıklarını görerek değerlendirebilirim.

Bu çok basit ama izleyicilerin tepkisini ölçmeye, hikayelerinize dahil olmaya davet eden ve sizinle etkileşimde kalmalarını sağlayan etkili bir yöntem.

“Siz odaklı” kontroller yapmanın en kolay yolu öncelikle izleyicilerinizle sizin aranızda benzerlikler bulmanızdır. Yani her zaman, “İzleyenlerimle benim aramdaki ortak yönlerimiz nelerdir?” diye sorun.

Örnek olarak:

Eğer anlatacağınız hikâye sizin çocuğunuzla ilgiliyse, izleyenlerin büyük kısmının yaş ve görünüş itibariyle çocuk sahibi olabileceğini düşünüyorsanız, “Çocuğunuz varsa elinizi kaldırın” şeklindeki bir soruyla başlamanız izleyicilerinize hem kendi hayatlarıyla etkileşim kurmalarını sağlar hem de konuyu daha dikkatli ve kendi deneyimleri ışığında bakmalarına yol acar.

Ya da mesela McDonald’sın arabaya servis yapılan bir restoranı ile ilgili bir hikâye anlatacaksanız, şöyle başlayabilirsiniz,

“Hiç McDonald’sın arabaya servisini kullandınız mı? Bundan bir ay önce oğlumla beraber McDonald’sın bu servisini veren bir restoranına gittiğimizde ve kasiyere siparişlerimizi verirken hemen yanımdaki koltukta oturduğunuzu düşünün, konuşma şöyle başladı…”

Otelcilikle ilgili bir örnek vermem gerekirse, duşunun ki siz bir otelde üst düzey yöneticisiniz ve personelinize resmin iki tarafını göstererek misafir tecrübeleri ile ilgili konuşmak istiyorsunuz;

Siz hiç sabah erken kalkıp 4-5 saatlik uçak yolculuğu, öncesi ve sonrasında ev, havalimanı ve otel arasında yolculuktan bitkin düşmüş halde otelinize gelip otel lobisinde üç saat beklemek zorunda kaldınız mı? Gecen yaz ailecek yoğun gecen bir yılın yorgunluğunu atmak için Kıbrıs’a tatile gitmeye karar verdik. Sabah saat 4’te başlayan serüvenimizde otele vardığımızda saat öğleden sonra 2’yi gösteriyordu. Bizimle ayni yolculuğu yaşayıp lobide yanımızda olsaydınız, şu konuşmalara tanıklık edecektiniz…”

Yöntemin nasıl çalıştığını anladınız sanırım; anlatacağınız hikâye ile ilgili izleyenlerinizle ortak yanınız olduğunu düşündüğünüz herhangi bir şey bulun ve o konuya odaklanın. Seyircinizi “siz odaklı” cümleler kurarak hikayenize davet edin, böylece aynı tip deneyimi daha önce yaşamış olan izleyicileriniz hikayenizde kendileri yaşamış gibi hissedecekler ve vermek istediğiniz mesajı daha kolay anlayacaklardır. Eğer bir konuda karşınızdakileri ikna etmeye çalışıyorsanız, bu yapacağınız “siz odaklı” yaklaşım ile karşınızdakilerin görüşlerinize karşı çıkma olasılığını da azaltmış olacaksınız.

Bunu ne kadar uygulayabilirseniz hem sahne korkusunu yenmenize yardımcı olacak, izleyenlerin daha ilgili dinlemesini sağlayacak ve vermek istediğiniz mesajda ya da ikna etmek istediğiniz konuda daha başarılı olacaksınız. Deneyin, hayal kırıklığına uğramayacaksınız.

Unutmayın, insanlar sizin ne verdiğiniz veya vereceğinizle değil, kendilerinin ne alacağı ile ilgilidirler ve bu yüzden bir konuşmada kullanılabilecek en önemli kelime “siz odaklı” davet kelimeleridir.

Hikayelerinizin ve dinleyenlerinizin çok olması dileğiyle.

Harun Dagli

Yazar: contact@speak2impress.com

Editör: editor@objedergi.com

Yazarın Web Sitesi: www.speak2impress.com

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu